Muhabbet Kuşu Kökeni – Yabani ve Evciller

muhabbetkusu

Yönetici
Site Yöneticisi
Katılım
16 Ocak 2013
Mesajlar
3,078
Tepkime puanı
52
muhabbet-kusu-kokeni-660x330.jpg


Yüz elli yılı bulan bir süredir evcil olarak insanoğlu ile birlikte yaşayan bu kuşlar, o güne gelinceye değin Avustralya’nın geniş kırlık alanlarında büyük sürüler halinde yaşamaktaydılar. Bunlardan binlercesi hâlâ yaşamlarını doğada özgürce sürdürebilmektedir. Bu amaçla Avustralya hükümeti, 1884 yılında çıkardığı bir yasayla, muhabbet kuşlarının yabani türlerinin kazanç amacıyla avlanmasını ve ihraç edilmesini yasaklamıştır.

Avustralya yerlilerince, “Betcherrygah”-İyi besin adıyla anılan muhabbet kuşlarını ilk kez gören doğa bilgini, onu “Küçük Zebra Papağan” olarak adlandırılmıştır. Çünkü genel görünümüyle gerçekten çizgili küçük bir papağanı anımsatmaktadır. Bugün Kuze Amerika ülkelerinde hâlâ, Küçük Papağan ve Küçük Kır Papağanı adlarıyla anılmaktadırlar.

Yabanıl muhabbetkuşları, başlarından kuyruklarına değin ortalama yirmi santim kadardır. Çoğunlukla çayır yeşili renginde olup, başlarında parlak sarı ve kuyruklarında mavi tüyler bulunur. Sırt yöresi, gri-kurşunî bir renk üstüne kısa ve geniş.biçimli, sarı renkte oval süslerle bezenmiştir. Başının yanlannda mavi çizgiler, boynunün iki yanında ise üçer tane siyah benek bulunur.

Yabanıl türler içinde, Melopsitacus ve Melopsittacus undulatus, en yaygın olarak görülen türlerdir. Bu iki ana ailenin iki alt türü daha vardır. Bunlardan, Kuzey Avustralya’da görülebilen Melopsittacus undulatus intermedius’un boynu, göğsü, sırtı beyazdır. Batı Avustralya’da görülen Melopsittacus undulatus palUdiceps’in ise başında ve gövdesinin altında beyazlık görülür. Çeşit çeşit renkte ve renk bileşimlerinde görülen büyüleyici güzellikteki evcil muhabbetkuşlarının tümü bu yaban türlerden elde edilmiştir.

Bütün bunlardan başka, muhabbetkuşu adıyla anılan, ancak farklı bir tür olan, Afrika kökenli Agapomis roseicollis adlı bir kuş daha vardır ki, rengi genel görünümüyle yeşil olmakla birlikte alnı ve kuyruğu kırmızı, yüzü ve boynu ise pembedir. Bu tür tümüyle farklıdır.

Yabani yaşamlarında bu kuşlar, tohum, kurtçuk ve solucanlarla beslendikleri geniş Avustralya çayırlarında sürdürürler yaşamlarını. Güney Avustralya’da hiç görülmemelerine karşın pek seyrek de olsa kuzeydeki deniz kıyılarına kadar indikleri görülebilir. Güneşin kızgın, günün sıcak olduğu saatlerde de, sık çalılıkların altında veya okaliptüs ağaçlarının gür ve ışık sızdırmaz yapraklarının arasında gizlenirler.

Çoğunlukla çayır, otlak ve meralardaki tohumlarla, küçük böcek ve kurtçuklarla, taze tomurcuklarla yabani lahana ve ıspanak yapraklarıyla beslenmelerine karşın, pek seyrek de olsa ekili alanlara girdiklerinde, geniş sürüler halinde dolaştıklarından çiftçilere büyük zararlar verirler. Ancak bu pek o kadar sık görülen bir olay değildir. Muhabbetkuşları yaban yaşamlarından, kendi beslenme düzenlerinden, kırlarda buldukları yiyeceklerden, konup göçme, üreme özgürlüklerinden ve tümüyle yaşantılarından hoşnut görünürler. Büyük yiyecek sıkıntısıyla karşılaşmadıkça insanların bulunduğu alanlara girmezler.

Yabani muhabbet kuşları, sabahın erken saatlerinde ve akşam üstlerinde su birikintilerinin, gölcüklerin bulunduğu çayırlara inerler. Burada, pek fazla olmayan su gereksinmelerini karşılar, karınlarını doyurur ve serinlerler. İnsanların bu kuşları evlerinde beslemeye ilgi duydukları ilk yıllarda, evcil kuşlardan sağlanan üretimin yeterli olmaması nedeniyle kuş avcıları, onların bu alışkanlıklarından yararlanarak, her yıl binlercesini yakalamakta ve tüm dünyaya ihraç etmekteydiler. Ancak günümüzde buna hiç gerek kalmamıştır. Evcil olarak yetiştirilen ve türleri geliştirilip, seçkin soyları türetilen muhabbetkuşlan, hem yaban atalarından daha güzeldir, hem de tüm gereksinmeye cevap verecek kadar boldur.

Özgür yaşamlarında muhabbet kuşlan, sürüler halinde yaşarlar ve üreme zamanlarında düzinelerce çiftten oluşan kalabalık kümeler halinde yuvalarını yaparlar. Avustralya yazları boyunca kurumuş ağaç kütüklerine oyduklan yuvalarda veya yüksek okaliptüs ağaç dallarının büküldüğü, kırıldığı yerlerde, gagalarıyla oyarak açtıkları deliklerde yerleşirler. Bu oyukların yumurta bırakmak ve kuluçkaya yatmak için yeteri oranda büyük ve derin olması gerekmektedir. On yedi santimden kırk santime kadar değişebilen bu yuvalar, çoğunlukla beş santimetre genişliğinde bir girişe sahiptir.

Sürüdeki çiftlerin pek çoğu yerleşmek için aynı ağacı kullanırlar. Diğerleri de. yakındaki başka ağaçlara vo elverişli yerlere dağılırlar. Yerleşme bölgelerinde ,bir ağaçtan aniden pek çok muhabbetkuşmıun birden uçtuğunu veya yuvalarına hep birlikte döndüklerini görmek olağandır. Dışarı çıkma ve yiyecek arama saatlerinin dışında özellikle güneşin sıcak ve yakıcı olduğu saatlerde okaliptüs ağacının serinliğinde türlü oyunlar, canbazlıklar ve şakalar yaptıkları görülür. Çiftlerin bıkıp usanmadan baş başa gaga gagaya sevişmeleri görülmeye değer başka bir tablodur.

Muhabbet kuşları. kuluçkaya yatmak için hazırladıktan yuvalarında. diğer kuşlarda çoğunlukla görülenin aksine, yumuşak yuva içi malzemeleri kullanmazlar. Yuvalannda yalnızca küçük tahta parçaları, ince dal kırıkları, ağaç kabuklan gibi kırpıntılar görülebilir. Dişi, belirli aralıklarla yumurtladığı beyaz renkli yumurtalarını işte böyle bir ortam içine bırakır. Bırakılan yumurtaların sayısı dört ila altı arasında değişir. Kimi kere görüldüğü gibi, nadiren sekize çıkar. Kuluçka süresi on yedi gün kadardır. Küçük yavrular yumurtadan çıktıklarında çok zavallıdırlar. Bu gösterişli türün yavrusu oldukları kestirilemez. Yavrular başlangıçta kesin olarak anababalarının bakımına gereksinme duyarlar. Yumurtadan çıktıklarından itibaren bir ay kadar yuvaya bağlıdırlar. Bu bir ayın bitiminde yuvadan uçar ve kendi besinlerini kendileri karşılayabilir duruma gelirler. Tek bir kuluçka döneminde üreyen binlerce palaz, kendi doğal ortamlarında, doğanın kendilerine tanıdığı olanaklar içinde bir mevsim süresince yetişir ve büyürler.

Yetişen bu yavruların görünümleri, beden iriliği açısından olduğu kadar, renk özelliği bakımından da bazı ayrıcalıklar taşır. Genel görünümleriyle renkleri yine çayır yeşili olmakla birlikte, başlarının üstü, yüzleri ve gerdanları, yetişkinlerde olduğu gibi düz renkte olmayıp koyu renk çizgilidir. Bundan başka gaganın hemen kökünde görülen ve yetişkinlerde renkli olan etli kısım, belirli bir renk özelliği taşımaz. Cere adıyla anılan bu etli parça, yavru beş aynı doldurduktan sonra renklenir ve erkeklerde parlak mavi renkte, dişilerde ise donuk kahverengi olur. Görüldüğü üzere cinsel olgunluğu belirleyen bu gelişim, aynı zamanda cins ayırıcı bir belirtidir.

Doğada özgür olarak çiftleşen ve üreyen pek çok kuş türü gibi, muhabbetkuşları da değişken renk özelliklerini herhangi bir düzenlemeden bağımsız olarak, rastlantıların bir araya gelmesi sonucunda kazanırlar. Tümüyle soyaçekim kurallarının kapsamı içinde oluşan değişik renkteki türlerin doğadaki çeşitlemeleri için kuralları belirlemek olanaksız. Ancak bugün üreticiler, kuşhanelerinde, salmalarda ve çiftleşme kafeslerinde, istedikleri düzenlemeleri bilinçli olarak sağlayabilmekte ve kalıtımı gerçekleştiren genlerin tanıdığı olanaklar içinde yeni çeşitlemeler elde edebilmektedirler.

Bununla birlikte doğada, zaman zaman, olağan yeşil renkteki yabanıl muhabbetkuşları arasında, sürü içinde uçmakta, konmakta veya oynaşmakta olan koyu yeşil renkte veya lekesiz sarılıkta muhabbetkuşları görülmüştür. Ancak günümüzde, doğada yabanıl olarak bulunan bu türe rastlanılmamaktadır. Bunun yerine, yeşil renkteki türler arasına karışmış olarak uçan mavi renkliler görülebilmektedir. Fakat bu mavi renklilerin, doğada kendiliğinden, yaban türlerin çiftleşmelerinden üreyip üremediklerini kestirmek gerçekten çok güçtür. Çünkü bunlar bir olasılıkla, Avustralya’daki yetiştirme merkezlerindeki büyük kuşhanelerden kaçan evcil türler veya bunların doğada üreyen torunları olabilir.

Büyük bir olasılıkla, koyu yeşil renkte olan muhabbetkuşları, ilk örneğin İngiltere’ye götürülmesinden önce doğada yabanıl olarak vardı. Tarçın renkli ve Opal renkli olanlarının da aynı biçimde doğada kendiliğinden, insan usunun ve elinin bir katkısı olmaksızın üreyebilmiş olacağı düşünülebilir. Çünkü kalıtım kuralları, doğadaki sonsuz olasılıklar içinde zaman zaman en seçkin örneklerini rastlantıların ürünü olarak sergilemektedir. Diğer taraftan,işin başlangıcında görkemli güzelliğe sahip bulunan doğadaki yabanıl türlerin tüm örnekleri yakalanıp evcilleştirilmiş ve bu seçkin örneklerden yavrular alınmıştı. Kuramsal olarak doğa tüm türlerin kaynağıdır. İnsanoğlunun başardığı, rastlantıların seyrek olarak doğada gerçekleştirdiğini, yapay koşullandırmalarla istenilen düzeyde elde etmekten ibarettir. Başka bir değişle bu, doğada gizli bir öz halinde bulunanı, gözle görülebilir biçimde yaygınlaştırmaktır.
 
Mutasyona en az uğramış olan muhabbetlerin çoğu kimse tarafından istenmeyen yeşil renkli muhabbetler olduğunu hatırlatan bu makale için teşekkürler.
 
Çok güzel olmus bnce gerçek renkli yesiller daha guzel bnmki yesil onu adi şakir ama.ben onu avusturaluali diye seviyorum

SM-G313HY cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Geri
Üst